Adat faizi ve oranında yaşanan tartışmalar, yeni bir konu değil. 1990’lı yıllarda başladı ve halen de devam ediliyor, ancak o günden bugüne tartışması ve ihtilafı hiç bitmedi.
Evet, gün geçmiyor ki, yeni bir ihtilaf konumuz ya da konularımız olmasın. Elbette, kusursuz vergicilik yok, illaki ihtilaflar yaşanacak, ihtilaflar olacak ancak, ihtilaf sayısı günden güne giderek artıyorsa, durup bir düşünmekte fayda var. Hemen her gün ihtilaf yaşanan konulara yenisi/yenileri ekleniyor. Bu durum, Maliye – vergi mükellefleri arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilemesinin yanı sıra, yargının iş yükünün artmasına da neden oluyor.
7440 sayılı Yapılandırma Kanunu yürürlüğe girdiği tarihte, vergi ihtilaflarına ilişkin idari yargıda tam olarak 215.511 adet dava vardı. Peki, bu davalara konu vergi ve ceza tutarı ne kadar biliyor musunuz? Hemen söyleyelim, ihtilafa konu vergi ve ceza tutarı tam olarak 181 Milyar TL! Yapılandırma sonuçları açıklandığında, kaç davadan vazgeçilerek yapılandırmadan yararlanıldığını öğreneceğiz.
Son günlerde, yeni bir ihtilaf konumuz daha oldu, ADAT FAİZİ ORANI!
Adat ne demek?
Adat kelimesi, faiz hesaplamasında kullanılan bir ifade. Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı düzenlemesi kapsamında grup içi şirketler başta olmak üzere ilişkili kişilere kullandırılan borç paralarla ilgili faiz hesaplamalarında gündeme geliyor. Faiz hesaplamasına esas oluşturacak tutar ile günlerin çarpımı sonucunda elde ediliyor.
Bu konudaki tartışma yeni değil!
Adat faizi ve oranında yaşanan tartışmalar, yeni bir konu değil. 1990’lı yıllarda başladı ve halen de devam ediliyor, ancak o günden bugüne tartışması ve ihtilafı hiç bitmedi.
Adat faizi, vergi incelemelerinde ilk bakılan konular arasında!
Adat faizi, Maliye’nin vergi incelemelerinde baktığı ilk konulardan birisi. Yine, Maliye’nin Risk Analiz Merkezi’nde tanımladığı önemli risk kalemleri arasında.
Şirketlerin adat faizine konu alacak/borçları arttı!
Şirketlerin ortaklarına ve ilişkili şirketlere verdikleri borç paralar son dönemlerde oldukça arttı, artmaya da devam ediyor. Özellikle şirket ortaklarının ve ilişkili şirketlerin borçları, ödeme yapmamalarının da etkisiyle adat faizi ve KDV’si nedeniyle katlanarak büyüyor ve ödenemez hale geliyor. Hatta, geldi bile diyebiliriz.
Maliye, faiz ve KDV hesaplanmasını istiyor!
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, adat faizi, şirketlerin birbirlerine ya da ortaklarına borç para vermeleri halinde gündeme geliyor. Şirket ortağı şirketten borç para aldığında veya şirket bir diğer grup şirketine veya ilişkili başka bir şirkete borç para verdiğinde, Maliye, şirketin ortağına veya ilişkili şirkete finans hizmeti verdiğini kabul ediyor ve borç verilen para için faiz hesaplanmasını istiyor. Olayı faiz hesaplatmakla da bitirmiyor, bir de faizin KDV’sini istiyor. Bu nedenle de, hesaplanan faiz için ortağa veya ilişkili şirkete fatura düzenleniyor ve genel oranda % 18 KDV hesaplanıyor. Bu şekilde verilen borç paralar 131 - 231 Ortaklardan Alacaklar, hesaplanan faiz tutarları ise 642- Faiz Gelirleri hesabında izleniyor.
Peki, adat faiz oranı ne olacak?
Grup içi şirketler ile şirket ortaklarına verilen borç paralarla ilgili adat faizi hesaplamasında hangi faiz oranının esas alınacağı konusu öteden beri tartışmalı. Adat faizi oranı, belki de bu konunun en can alıcı noktası!
Öncelikle adat faizi hesaplamasında kullanılacak faiz oranının emsallere uygun olması gerekiyor (KVK., Mad.13). Dolayısıyla, emsal tespitinde, uluslararası uygulamalarda da genel kabul gören “karşılaştırılabilir fiyat yöntemi” esas alınıyor. Bu yöntemde ise, iç ve/veya dış emsal faiz oranları önemli. Tespit edilen faiz oranlarının emsal alınabilmesi için vade, hacim, ekonomik koşullar vb. açısından birbirine benzer olması lazım. Ayrıca, adat faizi hesabına esas faiz oranı tespit edilirken, ilk önce iç emsale bakılması, iç emsal varsa dış emsale bakılmaması, iç emsal bulunmadığı durumlarda ise, dış emsal faiz oranının belirlenmesi şart.
İç ve dış emsal faiz oranı nasıl tespit edilecek?
İç emsal faiz oranı belirlenirken, şirketin bankalardan elde ettiği mevduat faizlerine ait oranların tespit edilmesi gerekiyor. Çünkü, şirket, ilişkili kişilere borç para kullandırırken bankalarda mevduat açtırmışsa, kullandırdığı paranın alternatif getirisi mevduat faizi oluyor. Şirket aynı dönemde bankalardan mevduat geliri elde etmişse, öncelikle bu faiz oranın dikkate alınması, böyle bir mevduat faiz geliri yoksa bu defa bankalardan kullandığı kredilere ilişkin faiz oranının (bu kredilerin maliyetinin) dikkate alınması gerekiyor.
İç emsal faiz oranının bulunmadığı durumlarda ise, dış emsal faiz oranının tespit edilmesi gerekiyor. Uygulamada dış emsal faiz oranı olarak halen Merkez Bankası tarafından belirlenen kısa vadeli avans ve reeskont faiz oranları kullanılıyor. Bunların yanı sıra, çok az da olsa, bankalarca uygulanan mevduat ve kredi faiz oranları da esas alınıyor. Buradaki karışıklık, tamamen Maliye’nin bu konuda net bir görüşü ve kanuni düzenlemesinin olmamasından kaynaklanıyor.
GİB’in konuyla ilgili net bir görüşü yok!
Maalesef, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) adat hesaplamasında esas alınacak faiz oranıyla ilgili net bir görüşü bulunmuyor. Bu konuda verdiği özelgelerin bazılarının özetleri şu şekilde:
“Özelge talep formunuzda belirtilen açıklamalarınızdan, transfer fiyatlandırmasına konu üç işlemin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu işlemlerden birincisi ilişkili şirketlerinize yapılan vadeli mal satışı, ikincisi bu satışlara ilişkin ödemenin ticari teamüllere göre oluşan vadelerden daha sonra yapılarak alacağınızın geç tahsil edilmesi neticesinde ilişkili kişilere verilen finansman hizmeti, üçüncüsünün de bankalardan döviz cinsinden çeşitli vade, tutar ve faiz oranı içeren krediler kullanılarak ilişkili şirketlere sağlanan finansman hizmeti olduğu anlaşılmaktadır. Gerek vadeli mal satış işleminde ve gerekse finansman hizmetlerinde yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde emsaline uygun fiyat veya bedelin uygulanması gerekmektedir. Dolayısıyla özelge talebinize konu olan işlemle ilgili olarak emsallere uygun bir faiz oranının uygulanması gerektiği ve emsallere uygun faiz oranının tespitinde Kanunun 13. madde hükmü ile anılan Tebliğde açıklanan yöntemlerden, her bir işlemin mahiyetine en uygun olanının kullanılacağı tabiidir. (GİB’in 12.07.2021 tarihli özelgesi).
“Şirketinizin ilişkili kişi kapsamında bulunan grup şirketlerine ödünç para verme işleminde uygulayacağı faiz oranının emsallere uygun olması gerekmektedir. Emsallere uygun faiz oranının tespitinde, maddede belirtilen ve anılan Tebliğde ayrıntıları açıklanan yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanının kullanılacağı tabiidir.” (GİB. Ankara VDB’nin 27.08.2014 tarihli ve 27575268-105[230-2011-522]-827 sayılı özelgesi).
VDK, dış emsal faiz oranı ile ilgili görüşünü netleştirdi!
Vergi incelemelerinde farklı dış emsallerin kullanılması üzerine Vergi Denetim Kurulu (VDK), vergi incelemelerinde yeknesaklığın sağlanması, oluşacak mağduriyetlerin önlenmesi bakımından, dış emsalle ilgili vergi incelemelerinde Vergi Müfettişlerinin esas alacakları emsal faiz oranını belirledi. Danışma Komisyonu tarafından 20 Aralık 2021 tarihinde yapılan toplantıda bu konuda alınan 2021/DK-1/1 sayılı Karar, VDK Başkanı tarafından onaylanarak 8 Nisan 2022 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunuyor.
Söz konusu Danışma Komisyonu Kararının özeti şu şekilde:
“Transfer fiyatlandırması incelemelerinde mükellefin ortaklarına veya ilişkili kişilerine para kullandırdığı durumlarda iç emsal yok ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından ilan edilen bankalarca açılan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranının, kullandırılan döviz cinsinin mezkur ilanda yer almaması halinde ise bankalardan alınan faiz oranı bilgilerinin dış emsal olarak dikkate alınması gerekir.”
VDK Danışma Komisyonu’nun kararları oldukça önemli. Bu Kararlar, VDK Başkanı tarafından onaylandığı takdirde, Rapor Değerlendirme Komisyonları başta olmak üzere VDK’nın tüm komisyonları ve Vergi Müfettişleri açısından bağlayıcı hale geliyor, onaylanan bu kararlar doğrultusunda işlem yapılması gerekiyor.
Peki, Danıştay bu konuda ne diyor?
Danıştay’ın bu konuda öteden beri istikrar kazanan ve yerleşik hale gelen kararları;
“Adat hesaplamalarında Merkez Bankası’nca reeskont işlemlerinde uygulanan faiz oranının esas alınması gerektiği, bu hesaplamada yine Merkez Bankası’nın avans işlemleri için belirlediği faiz oranının veya bankalarca TL cinsinden açılan kredilere uygulanacak ağırlıklı ortalama faiz oranının esas alınmasının mümkün bulunmadığı”
Şeklinde (Danıştay 3. D.’nin 02.06.2022 tarihli ve E.2022/873, K.2022/2695, Danıştay 4. D.’nin 11.10.2022 tarihli ve E.2019/9874, K.2022/5509, aynı tarihli ve E.2020/3, K.2022/5511 sayılı Kararları).
Görüş değişikliği kafaları karıştırdı!
VDK’nın vergi incelemelerinde uygulama birliği sağlamak amacıyla aldığı söz konusu karar, kendisi açısından son derece isabetli ve doğru olmasına karşılık, iş dünyası başta olmak üzere vergi mükelleflerinin büyük bir kısmının kafasını oldukça karıştırdı. Buna karşılık, Danıştay’ın konuyla ilgili yerleşik hale gelen kararları ise oldukça açık ve net. Hemen belirtelim, Danıştay’ın VDK’nın bu yeni görüşüyle ilgili verilmiş bir kararı henüz mevcut değil.
Şimdi ne olacak?
VDK açısından konu artık netleşti: Şirketler ilişkili kişilere borç para kullandırdıkları takdirde adat faiz oranını öncelikle iç emsallerine bakıp belirleyecekler, iç emsal yoksa VDK Danışma Komisyonu kararına göre Merkez Bankası’nca ilan edilen bankalarca açılan ticari kredilere uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranını dış emsal faiz oranı olarak kabul edip adat faizi ve KDV hesaplayacaklar, buna aykırı olarak daha düşük oranda faiz oranı esas alarak adat faizi hesaplamaları halinde ise vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi + KDV tarhiyatı yapılacak.
Ancak, konu ile ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde, Danıştay’ın VDK’nın Kanun değişikliği yapılmadan uygulamasına başladığı bu yeni görüşünü benimsemeyeceği, yerleşik hale gelen kararları doğrultusunda kararlar vermeye devam edeceği ifade ediliyor. Hemen belirtelim, bizim görüşümüz de bu doğrultuda.
GİB, bu yeni görüşe göre VDK’dan gelen raporlar uyarınca vergi ziyaı cezalı tarhiyatlar yaparak ilgililere tebliğ edecek.
Mükellefler ise, ya cezalı tarhiyatlarla karşılaşmamak açısından VDK’nın bu yeni görüşüne göre adat faizi hesaplayacaklar ya da Danıştay’ın yerleşik hale gelen kararlarına göre işlem yaparak, haklarında bu yeni görüşe göre işlem yapılması halinde dava açma yoluna gidecekler.
Bize göre, bu sorunun ilk yasa değişikliği çalışmasında gündeme alınarak, Kanun değişikliği yapılmak suretiyle çözümlenmesi ve bu konuya açıklık getirilmesi gerekiyor. Aksi halde, uygulamaya bu şekilde devam edilmesi, yeni ihtilaflar yaratmaktan öteye gitmeyecek.
Matrah artırımı ve cari hesap düzeltme imkanı büyük avantaj!
İlişkili kişilere borç para kullandıran ancak adat faizi hesaplamayan şirketler için uzatılmadığı takdirde (bize göre 1 ay uzatılacak) 31 Mayıs’ta sona erecek olan iki cazip düzenleme var (7440 sayılı Kanun): Birincisi, 2022 ve önceki yıllar için kurumlar vergisi ve KDV yönünden yapılacak matrah ve vergi artımı, ikincisi ise yüzde 3 vergi ödenerek yapılacak olan cari hesap düzeltmesi. Bu iki düzenlemeden yararlanılarak, en azından 2023 öncesi için adat faizi konusunda yaşanabilecek olumsuzluklardan kurtulmak mümkün.
Sonuç Olarak;
Farkında mısınız bilmiyorum ama, adat faizi ve oranı, başta iş dünyası olmak üzere vergi kamuoyunda gitgide büyüyen ve kangren haline gelen konuların başında geliyor. Özellikle yaşanan bu süreçte şirketlerin belirtilen türden alacakları ve borçları giderek artıyor. Bu durum, şirketlerin bilançolarını ve rasyolarını bozdu, bozmaya da devam ediyor.
Grup şirketler başta olmak üzere şirketler ve şirket ortakları için kangren haline gelen bu sorunun bir an evvel çözümlenmesinde fayda var. Nasıl mı? Kesin çözüm aslında oldukça basit: Grup kurumlar vergisi ve KDV mükellefiyeti.
Ekonomim.com | Abdullah TOLU