Bildiğiniz üzere; Türkiye Varlık Fonu (TVF) 6741 Sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 26.08.2016 tarih ve 28913 Sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak kurulmuştur.
Türkiye Varlık Fonu, 23.07.2016 tarih ve 29779 Sayılı Resmi Gazete ile Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnameden sonra kurulmuş olup, kesinlikle KANUN ile yasalaşmıştır. Bazı kesimlerde bu durum yanlış algı yaratılmak üzere dayatılmakta ise de, karıştırmamak gerektiğinin altını bir kez daha çizmek isterim.
Türkiye Varlık Fonu Yönetimi, bir Anonim Şirket “özel hukuk” yapısında, 50 milyon lira kuruluş sermayesi ile kuruldu. Tamamı ödenmiş olan bu sermaye Özelleştirme Fonu’ndan karşılandı. Bu sermayeyi temsil eden paylar Özelleştirme İdaresi Başkanlığına aittir. Şirketin hisse senetleri nama yazılıdır.
Varlık Fonu A.Ş. Ana Sözleşmesine bakacak olursak, amacı ile alakalı olarak çok kısaca şu şekilde özetleyebiliriz. Başbakanlığa bağlı, ana faaliyet konusu fonların kurulması ve yönetimi olan, sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için bu fon oluşturulmuş ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmektir.
Birden bire hayatımıza giren varlık fonu gerçekten istikrarlı şekilde bütçe fazlası veren veya sosyal güvenlik sistemi fazla veren ülkeler de karşımıza çıkan bir uygulama ise, bu durum ne kadar reel politiğe uygun onu çözümlemeye çalışmamızda fayda var… Ülkemiz de o kadar insanımızın gerçekten başkaca bir istihdama gerek yokmuş gibi ortaya çıkan bu fonlaşmanın, o halde gerçek amacına bakmamız da fayda hülasa görmekteyim. Çünkü genelde Türkiye gibi bütçe ve cari açığı olan ülkelerde Varlık Fonu anlamsızdır.
Tam da burada bir başka bakış açısından konuya mercek tutacak olursak, WELFARE STATE (Refah Devleti) olmamamız için hiç bir neden yok... Kıyama kalkmanın bir başka adıdır.
Memleketim için ayrıca, yoruma genişlik vererek baktığımızda Varlık Fonu’nun, REFAH DEVLETİ açılımına işaret etmesi de çok manidar değildir. Liberal ekonomi temelinde Kapitalizmi yaşatmakla beraber, bir nevi burada, VAHŞİ KAPİTALİZM kendi silahları ile vuruldukça, dünya daha da güzel olacaktır. Hayalimizi uyguluyor olmamız, doğru algının hayata geçmiş hali olsa gerek. Vahşi Kapitalizm ve onun silahları ile mücadele ederek sosyal adaleti ve Refah Toplumunu oluşturmak elbette mümkündür diye düşünüyorum.
Şimdi buradan yola çıkacak olursak, 05 Şubat 2017 tarihli ve 29970 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2017/9756 Türkiye Varlık Fonuna Aktarılan Kuruluş, Kaynak ve Varlıklar Hakkında Bakanlar Kurulu Kararında; Aktarılan, Türkiye’nin önde gelen varlıkları, oluşturulan yönetim kurulu da dâhil olmak üzere yazılı, görsel ve sosyal medya da gündemi değiştirerek, üzerinde durulması gereken hangi konular, neden konuşulmaya başlanmıştır?
Borçlanma maliyetinin düşürülmesi esas alınarak fon sağlanması amaçlanırken, diyelim ki maliyeti yüksek bir borçlanma bize göre tehlike oluşturabileceği gibi, ipotek edilerek borçlanılan fon yapısı zamanında borcunu ödeyemediği vakit ne olacak? Çok manidar olan ve son yazılarımda sırası geldikçe anlatmaya çalıştığım, kapitülasyonların hortlaması gibi bir tehlike kapımıza gelmiyor mu? Yap-işlet-devret ile hazinemizin yabancılara tahsilatını taahhüt verdiği ve riski üstlendiği bir zamanda,
elbette ki, komplo teorileri ister istemez aklımıza düşmektedir. Doğal olarak fonda var olan kuruluşların tüm gelirleri yapılması planlanan büyük projelerde kullanılması ile dış kaynak ihtiyacının azalarak işlerin hızlanması düşünülmektedir.
Bunu yaparken varlık fonu yönetimi, birkaç enstrümandan yararlanacaktır. Tahvil ihracı ve sukuk burada kullanılabilir yöntemler olarak karşımıza çıkabilir.
Diğer bir kullanacağı yöntem ise, bilançosunun dönen varlıklar bölümünde stok halindeki uzun vadeli ancak taksitlere dayanan alacakların likit hale dönüştürülmesi işlemidir ki(Seküritizasyon), sıklıkla kullanacağı aşikar görünmektedir. Yani, kredi kartı alacakları, otomobil alacakları, konuttan kaynaklanan ipotek alacakları v.s. örnek olarak gösterilebilir.
Bunun ne mahsuru var diyenlere ise, 2008 Dünya Krizini hatırlatmak isterim. Gündemimizde de var olan ve büyüme lokomotifi olarak görülen, diğer sektörleri de kalkındıran, konut projelerinin, fonlar münasebeti ile bir krize dönüşmesi, yanlış yönetimlerin elinde an meselesidir.
Öyle ise, TVF denetimleri nasıl olacak?
Bunu anlamak için tabi ki yine 6741 Sayılı kanuna bakmak lazım…
TVF bağımsız denetime tabi olacak. Ayrıca bağımsız denetimden geçen mali tablolar ile şirket ve fonların faaliyetleri, Başbakan’ın görevlendirdiği 3 merkezi denetim elemanı tarafından da denetlenecek. Bu heyet, her yıl haziran ayı sonuna kadar raporunu Bakanlar Kurulu’na sunacak. Daha sonra Başbakanlık bu iki denetim raporu kapsamında hazırladığı raporu Ekim ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’na gönderecek. Başbakanlığın göndermiş olduğu rapor çerçevesinde Plan ve Bütçe Komisyonu da bir denetim yapmış olacak.
Yeter mi?
Yetmez tabi… Her şeyden evvel fonun, 200 milyarlık bir varlığa sahip olmasına rağmen, Bütçe Denetimi ve Sayıştay Denetiminden ari tutulması çok da doğru değil.
Bu arada yapılacak bağımsız denetimin big-four diye tabir edilen kökü dışarda büyük denetim kuruluşlarına yaptırılması ise manidardır. Gelecekte elbet ulusal denetim kuruluşlarından biri tarafından denetlenir olması ise, denetim alanımızın ne kadar güvenilir bir hal aldığının delaleti olarak, ortaya çıkacaktır.
Son söz olarak, “ Türkiye Varlık Fonuna aktarılan kuruluş, kaynak ve varlıklar hakkındaki uygulama ile ilgili olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve gerektiğinde uygulama esaslarını belirlemeye Başbakan yetkilidir. “
Saygılarımla...27.02.2017
Selahattin İPEK
Bağımsız Denetçi
[email protected]
*6741 Sayılı Kanun
*2017/9756 sayılı BKK Kararı