İktidar, “Dolar kuru bizi ilgilendirmez, ihracat için rekabetçi kur gerekir” anlayışı ile hareket ederken; kurların kontrolden çıkması üzerine, 20 Aralık 2021 akşamında vatandaşların gerek döviz tevdiat hesaplarında yer alan tasarruflarını Türk Lirası'na dönmeleri ve gerekse Türk Lirası mevduatı olanların dövize dönmemeleri için kur garantili mevduat kartını açtı.

Döviz tevdiat hesaplarının Türk Lirası'na dönmesi durumunda, kur garantisi ile ilgili Merkez Bankası bir tebliğ yayımladı. Kur farkı zararı çıkması durumunda, kur farkını ödemeyi taahhüt etti.

Türk Lirası mevduatını dövize çevirmeyenlerin, döviz kurunun yükselmesi karşısında uğrayacakları kur farkı zararının Hazine tarafından karşılanacağı, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından bir basın açıklaması ile duyuruldu.
 

MEVDUAT SAHİBİNİN KUR ZARARI, KAMU GİDERİ DEĞİLDİR

Hazine ve Maliye Bakanlığı, TL'de kalan mevduat sahibinin uğradığı kur zararını ödeyebilir mi? sorusunun yanıtını birlikte bulalım.

Anayasa'nın 73. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür” düzenlemesi birçok anayasal vergileme ilkesi ile birlikte; ”verginin kamu giderlerinin karşılığı olması” ilkesini de tanımlamıştır. Bu ilke, kamu giderlerinin vergi ile finanse edileceğini ve kamu giderleri gerektirmedikçe vergi alınamayacağını ifade etmektedir.

Anayasa Mahkemesi kararlarında vergi; “Kamu giderlerini karşılamak amacıyla yasalarla gerçek ve tüzelkişilere malî güçlerine göre getirilen bir yükümlülüktür. Belirli bir hizmetten doğrudan yararlanma karşılığı olmayan vergi tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılma payıdır” biçiminde tanımlanmıştır. (AYM, E.1995/24, K.1995/52, 28/9/1995; E.2003/9, K.2004/47, 1/4/2004; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014).

Verginin bireysel faydalanma karşılığı olmaksızın, tüm kamu giderlerini karşılamak üzere mükelleflerin mali güçlerine göre alınması; tercih değil zorunluluktur. Bu zorunluluk, genel idare esaslarına göre yürütülen hizmetlerden elde edilen bireysel faydaların tamamen veya kısmen ölçülememesinden kaynaklanmaktadır. Bu hizmetlerin sunulması dolayısıyla tüm topluma yayılan faydanın bireyselleştirilememesi, bu hizmetlerin finansmanında faydalanmadan başka bir ölçütün geliştirilmesini zorunlu kılmış ve verginin mükelleflerin gelir, servet ve harcamaları dikkate alınarak belirlenen mali güçlerine göre alınması yoluna gidilmiştir. Bireysel faydanın ölçülemediği kamu hizmetlerinin, esas olarak mükelleflerin mali güçlerine göre ödediği vergilerle finanse edilmesi gerekmektedir. Vergiler, bütün bu hizmetlerin anonim karşılığı olarak toplanacak ve bu hizmetlerin finansmanında kullanılacaktır. Vergi mükellefleri de bu hizmetlerden bireysel karşılık sağlamamakla birlikte, bütün toplumla birlikte faydalanacaktır. Faydası topluma yayılmayan kamu hizmetleri, vergi ile finanse edilemez. Dolayısıyla, 84 milyonun ödediği vergiler, bankada hesabı bulunan 1-2 milyon mevduat sahibinin kur farkı zararının ödenmesinde hiçbir gerekçe ile kullanılamaz. Kaldı ki; kamu giderini tanımlayan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Mali Kontrol Kanunu'nun 3/h maddesinde belirlenmiş kriterler de, mevduat sahibinin kur farkı zararının kamu gideri olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
 

Anayasa Mahkemesi'nin en son kararı da yapamazsınız diyor

Kaderin cilvesi olsa gerek, “kur garantili mevduat” enstrümanın açıklanmasından 3 saat sonra tam da bu konuyu ilgilendiren bir Anayasa Mahkemesi kararı yayımlandı. (E.2018/135,K.2021/71 sayılı Karar, 21/12/2021 tarih ve 31696 sayılı Resmi Gazete) Anayasa Mahkemesi, 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a eklenen, ödenen Katma Değer Vergisi'nin (KDV) bir kısmının yatırım ve işletme giderlerinde kullanılmak üzere Spor Toto Teşkilat Başkanlığı adına açılan özel hesaba iadesini öngören kuralın Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline; kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi.

Kararda; “Diğer vergiler gibi KDV'nin de mükellef tarafından bir kere ödendikten sonra artık bütçe disiplini içinde, bütçede gösterilen kamu hizmetlerinin tamamının finansmanında kullanılmak üzere bir anonim karşılığa dönüşmesi gerekmektedir. Dava konusu kuralda; mükellefin ödediği verginin bir kısmının yine bu mükellefin harcamalarının finansmanına tahsisi söz konusudur. Dolayısıyla, kural gereği vergi anonim karşılık olma özelliğini yitirerek, özel işletmecilik esasına göre yürütülen bir hizmetin finansmanı için alınan bir karşılığa dönüşmüştür. Bu ise verginin tüm kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Bu aykırılık yönünden başka mükelleflerce ödenmiş verginin, belli bir hizmete tahsisi ile dava konusu kuralda olduğu gibi belli bir mükellefçe ödenmiş verginin yine kendisinin sunduğu hizmete tahsisi arasında bir fark bulunmamaktadır” görüşlerine yer vermiştir. Mahkeme, yukarıda yer alan gerekçelerle düzenlemeyi Anayasa'nın 73. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir.

Yukarıda açıkladığım gerekçeler, Anayasa'nın 73. maddesi, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 3/h maddesi ve Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatları dikkate alındığında; “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat hesabı açtıranların olası kur zararlarının vergi gelirlerinden ödenmesi” mümkün değildir.