Danıştay, vergi uygulamasında yaşanan ve vergi kamuoyunda ciddi tartışmalara neden olan bir konuyu daha çözüme kavuşturdu.
2013 yılında açılan bir dava ile başlayan süreç, 2019 yılı sonunda Danıştay 4. Dairesi’nin verdiği bir karar ile sonuçlandı. Yaklaşık 6 – 7 yıl süren bir süreç sonunda Danıştay, Maliye’nin Genel Tebliğ ile yaptığı düzenlemeyi onadı. Ancak, dava süreci çok agresif ve heyecanlı geçti, düzenlemenin iptali ve onanması arasında gitti geldi.
Konu Tam Olarak Neydi?
Maliye’nin, bedelsiz olarak elde edilen pay senetlerinin satışından sağlanan kazançların vergilendirilmesiyle ilgili düzenlemesi aşağıda yer alıyor (1 Sıra No.lu KVK Genel Tebliği’nin (5.6.2.4.3) no.lu bölümü):
“Sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması neticesinde sermaye artırımı nedeniyle verilecek bedelsiz hisse senetlerinin, bu şirkete iştirak edenler yönünden aktif ve pasiflerinde bir artışa neden olmaması gerekir. Dolayısıyla, bedelsiz hisse senetleri nedeniyle aktifte tutulan hisselerin sadece adedi değişecek, bedelinde değişme olmayacaktır.
Dönem kârından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ise bu işlem sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesi ile fiilen kâr payı dağıtılması arasında fark bulunmamaktadır. Her iki halde de ortaklar, kurum bünyesinde oluşan kârlar üzerinde tasarrufta bulunma imkanına sahip olmaktadır. Dolayısıyla, kâr yedeklerinden karşılanan sermaye artırımları sonucunda ortaklarca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır.”
İkinci Paragraftaki Düzenlemenin Yürütmesinin Durdurulması ve İptali İçin Dava Açıldı!
Şirket karının nakden dağıtılmayıp sermayesine ilave edilmek suretiyle ortaklara bedelsiz hisse verilmesinin kar dağıtımı olarak değerlendirilemeyeceği, çünkü nakden bir kar verilmediği ve ortaklar tarafından da elde edilmiş bir temettü, kar payı vb. olmadığı, dolayısıyla beyan edilmesi gereken vergiye tabi bir gelirin de olmadığı, Tebliğin ikinci paragrafı ile aksi yönde yapılan düzenlemenin hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle, söz konusu düzenlemenin yürütmesinin durdurulması ve iptali amacıyla 2013 yılında dava açıldı.
Danıştay 4. Dairesi, Düzenlemenin Yürütmesini Durdurdu!
Danıştay 4. Dairesi, konu hakkında verdiği 16.09.2013 tarih ve E:2013/2951 sayılı kararıyla (ilk karar) davacı mükellefin iddialarını yerinde görerek, yukarıda yer alan ikinci paragraftaki düzenlemenin yürürlüğünü durdurdu.
Maliye, Yürütmeyi Durdurma Kararını Temyiz Etti!
Maliye, Danıştay 4. Dairesi’nin söz konusu yürütmeyi durdurma kararını temyiz etti.
VDDK, Yürütmeyi Durdurma Kararını İptal Etti!
Maliye’nin temyiz talebini inceleyen Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (VDDK), 28.11.2013 tarih ve E: 2013/9 sayılı Kararı ile, Danıştay 4. Dairesi’nin yürütmeyi durdurma kararını iptal etti.
Danıştay 4. Dairesi, Bu Defa İkinci Paragraftaki Düzenlemeyi Esastan İptal Etti!
Danıştay 4. Dairesi bu defa, yukarıda yer alan ikinci paragraftaki düzenlemeyi esastan iptal etti (Danıştay 4. Dairesi’nin 14.06.2017 tarih ve E:2013/2951 K:2017/5260 sayılı kararı).
İptal gerekçesi ise şu şekilde:
“Sermayenin öz kaynaklar kullanılarak artırılması hem sermayede hem de pay sayısında artışa neden olmakla birlikte, şirkete dışarıdan bir katkı söz konusu olmadığından, yapılan sermaye artırımının şirketin malvarlığını artırıcı bir etkisi bulunmamakta, böyle bir sermaye artırımı nedeniyle oluşan payları temsil eden hisse senetlerinin ortaklara dağıtılması halinde ortakların malvarlığında da bir artış meydana gelmemektedir. Zira bedelsiz hisse senetleri ortaklara hisseleri oranında dağıtıldığından, sahip olunan pay adedi artsa da, ortaklık payları değişmemektedir. Genel Tebliğin davaya konu kısmında, dönem kârından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesi ile fiilen kâr payı dağıtılması arasında fark olmadığı değerlendirilmiş ise de, şirketin malvarlığına dışarıdan getirilen bir katkı söz konusu olmadığından, şirket bünyesinden çekilmeyen ve şirketin öz kaynakları arasında bulunan kârın sermayeye eklenmesi ile sermaye artırımının yine öz kaynaklardan olan sermaye yedekleri kullanılarak yapılması ya da sermaye artırımına hiç gidilmemesi arasında iştirak edenlerin malvarlığına etkileri yönünden bir farklılık bulunmamaktadır. Kurumların dağıttıkları kâr payları üzerinden yapmaları gereken tevkifata ilişkin, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "vergi kesintisi" başlıklı 15. maddesinin 2. fıkrası ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin 6/b-i ve 6/b-ii bentlerinde yer alan kârın sermayeye eklenmesinin kâr dağıtımı sayılmayacağına dair düzenlemelerde Kanun koyucunun, sermayeye eklenen kârı ortaklar açısından elde edilmiş bir kazanç kabul etmediğini ortaya koymaktadır. Davacının iştiraki bulunan kurumun kârını sermayeye ekleyerek gerçekleştirdiği sermaye artırımı sonucu elde ettiği bedelsiz hisse senetleri nedeniyle iştirak kazancı elde ettiğinden söz edilemeyeceğinden, Genel Tebliğin aksi yönde düzenlemeler içeren düzenlemesinde ve davacının ihtirazi kaydı dikkate alınmaksızın tahakkuk ettirilen kurumlar vergisinin bu husustan kaynaklanan kısmında hukuka uyarlık görülmediğinden, Genel Tebliğin dava konusu edilen kısmının iptaline …”
Maliye, Danıştay 4. Dairesi’nin Esastan Verdiği Kararı Temyiz Etti!
Maliye,
“Kurumlar Vergisi Kanununda, bedelsiz olarak elde edilen hisse senetlerinin satışından sağlanan kazançlara ilişkin herhangi bir istisna hükmünün bulunmadığı, Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesinde yer alan "kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz" hükmünün kurumlar vergisi bakımından uygulanamayacağı, kârın sermayeye eklenmesinin, ortaklara kâr payı ödenmesi ve bu kâr payının şirkete sermaye olarak geri dönmesi şeklinde nitelendirilebileceği, bedelsiz hisse dağıtımının bir kazanç dağıtımı olduğu, bedelsiz hisse senetleri için ortakların herhangi bir ödeme yapmamış olmasının, bu senetlerin alım bedeli olmadığı anlamına gelmeyeceği; kurumun öz sermayesinde artışa neden olan her türlü menfaatin kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmesi gerektiği, kâr payının nakit olarak alınması ile bedelsiz hisse senedi veya iştirak hissesi olarak alınması arasında gelirin elde edilmesi yönünden fark bulunmadığı”
gerekçeleriyle, söz konusu kararın bozulmasını talep etti.
VDDK, Danıştay 4. Dairesi’nin Esastan Verdiği Kararı da Bozdu!
Danıştay VDDK, Maliye’nin temyiz talebi üzerine, bu kez de Danıştay 4. Dairesi tarafından esastan verilen kararı bozdu (Danıştay VDDK’nın 07.02.2018 tarihli ve E.2017/626, K.2018/51 sayılı Kararı).
Bozma gerekçesi ise şu şekilde:
“Tebliğin; kâr yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımına gidilmesi sonucu elde edilen bedelsiz hisse senetlerinin, kâr dağıtımı sayılarak vergilendirmeye tabi tutulması yolundaki düzenlemesi davaya konu edilmiştir. Uyuşmazlığın çözümü, bu uygulamanın kâr dağıtımıyla aynı mahiyette olup olmadığının ortaya konulmasını gerektirmekte olup aynı düzenlemede; sermaye artışının, sermaye yedekleriyle gerçekleştirilmesi durumunun vergilendirmeye esas alınmamış olması, tek başına, düzenlemenin dava konusu edilen kısmının iptal edilmesini gerektiren hukuki bir sebep sayılamayacağından Daire kararının, bu yoldaki gerekçesi hukuka uygun düşmemiştir.
Kâr yedeklerini kullanarak sermaye artışı gerçekleştiren şirketin ödenmiş sermayesi, artırılan tutar kadar artmaktadır. Ortaklar açısından bakıldığında, iştirak edilen şirketteki sermaye artışı nedeniyle sahip olunan hisse senedinin sayısı artacağı gibi iştirakin değeri de artacağından, bu durumun, ortaklara doğrudan kâr payı dağıtımından bir farkı bulunmamaktadır. Dolayısıyla; kâr payı niteliğini haiz olan bu iştirak kazançlarının, Kanunda sayılan istisnaya ilişkin kurallar dışında, vergiye tabi kurum kazancına dahil edilmesi gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanununun 15'inci maddesinin 2'nci fıkrası ile Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesinin 6/b-i bendinde yer alan "kârın sermayeye eklenmesinin kâr dağıtımı sayılmayacağı" yolundaki, sadece değinilen maddelerde sayılan kişi ve kurumlara yönelik hüküm ifade eden kuralın, dava konusu düzenlemeyi hukuka aykırı kılan bir gerekçe olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, dönem kârından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması sonucunda ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesi ile fiilen kâr payı dağıtılması arasında fark bulunmadığı yolundaki dava konusu düzenleyici işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.”
Danıştay 4. Dairesi Bozma Kararına Uydu, Maliye’nin Tebliğ İle Yaptığı Düzenlemeyi Onadı!
Danıştay 4. Dairesi, esastan bozma kararını dikkate alarak, VDDK’nın kararında yer alan gerekçeler doğrultusunda yeni bir karar vererek, Maliye’nin Tebliğinde yer alan ve iptali istenen ikinci paragrafta yer alan düzenlemeyi onadı (Danıştay 4. D.nin 04.12.2019 tarihli ve E.2018/5022, K.2019/8373 sayılı Kararı).
Peki, Danıştay 4. Dairesinin Bozma Kararına Uymaması, İlk Kararında Israr Etmesi Mümkün Müydü?
Danıştay 4. Dairesi’nin, ilk kararında ısrar etme olanağı olmadığı için VDDK’nın bozma kararına uymaktan başka çaresi yoktu. Çünkü, 2577 sayılı Danıştay Kanununun 49. Maddesine göre, Danıştay Dava Dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların VDDK tarafından temyizen bozulması halinde, ısrar olanağı bulunmuyor.
Bu Defa da Davacı Şirket Yeni Kararı Temyize Götürdü!
Danıştay 4. Dairesi’nin VDDK’nın bozma kararına uyarak yeniden verdiği kararı, bu kez de davacı şirket temyizen incelenmek üzere Danıştay VDDK’ya götürüldü.
Peki, Temyizden Farklı Bir Karar Çıkar Mı?
Bu son kararın Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nda (VDDK) temyizi söz konusu ise de, Kurulun, Danıştay 4. Dairesince bozma kararına uyarak yeniden verdiği onama kararını yüzde 100 onaylaması bekleniyor.
Sonuç Olarak;
Danıştay, Maliye’nin, bedelsiz olarak elde edilen pay senetlerinin satışından sağlanan kazançların vergilendirilmesiyle ilgili düzenlemesini onayladı. Buna göre, kar yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunularak ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesi ile fiilen kâr payı dağıtılması arasında herhangi bir fark bulunmuyor. Her iki halde de ortaklar, kurum bünyesinde oluşan kârlar üzerinde tasarrufta bulunma imkânına sahip oluyorlar. Dolayısıyla, kâr yedeklerinden karşılanan sermaye artırımları sonucunda ortaklarca bedelsiz iştirak hissesi iktisap edilmesi durumunda, alınan bu iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacak.
Ogün Haber | Abdullah TOLU