Talha APAK(YMM) // Konkordato konusunda rivayetler muhtelif. Abartılı haberlere kanmamak lazım. Resmi açıklamalara göre, talepte bulunan bin 500, talebi mahkemece kabul edilen 500 civarında firma var. Yeni düzenlemelerle panik havası azalmış durumda…
PARA Dergisi’nde bu yıl birkaç kez yazdığımız konkordato konusu, 2018 yılında ekonomide gündemin ilk sıralarına yükselerek ilgi çekmeye devam ediyor. Bu durum, konkordato ilan eden firmalar kadar konkordatoya taraf olan/olabilecek kurum ve kuruluşları, ilgili tüm tarafları direkt veya dolaylı etkileyebiliyor. Konu hakkında, yeni bir düzenleme yapılması ve disipline edilmesi ihtiyacı doğmuştu. En son yazdığımız yazı, “Konkordatoya sıkı denetim geliyor” başlığını taşıyordu. Nihayet iki hafta önce hazırlanan tasarı Adalet Komisyonu’ndan geçerek Meclis Genel Kurulu’na geldi. İlgili yazımızda eleştirdiğimiz bazı hususların, Meclis görüşmelerinde tasarıdan çıkartılarak bu hafta yasalaşması bekleniyor.
YENİ DÜZENLEME GEREKLİYDİ
Yeni düzenlemede iki önemli konu öne çıkıyor. Birincisi, konkordato talep eden firmanın öncellikle, Kamu Gözetimi Kurumu’na (KGK) bağlı bir bağımsız denetim kuruluşundan “finansal analiz raporu” yerine “makul güvence veren denetim raporu” alması gerekiyor. KGK tarafından yetkilendirilen, Türkiye genelinde 23 ilde faaliyet gösteren 264 bağımsız denetim kuruluşu bulunuyor. İkincisi konu ise, üç kişilik komiser atanması halinde komiserlerden en az bir tanesinin KGK’da kayıtlı bir “bağımsız denetçi” olma şartı getiriliyor.
Konkordato sürecindeki en önemli organ “konkordato komiserliği”dir. Konusunda deneyimli olan ve öngörülen eğitimleri tamamlayan kişiler, ilgili asliye ticaret mahkemelerine başvurarak komiserlik talebinde bulunabilir. İlgili mahkemeler, başvuruları inceleyerek bilirkişilik bölge kurulları tarafından oluşturulan listeden komiserleri atar. Bir kişi eş zamanlı olarak beşten fazla dosyada geçici komiser ve komiser olarak görev yapamaz. Konkordato komiserinin nitelikleri, Adalet Bakanlığı’nca yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir.
Türkiye genelinde 750 bin kayıtlı şirket olduğu, bunların 250 bininin aktif olmadığı biliniyor. Geriye kalan 500 bin şirketten 200-250 bin'inin aktif olarak üretim yaptığı tahmin ediliyor. Resmi açıklamalara göre, talepte bulunan firma sayısı bin 500, talebi mahkemece kabul edilen ise 500 civarında. (Grup şirketleri tek dosyada bir firma olarak işlem görüyor.) Bu da üretim yapan şirketlerin yaklaşık yüzde 1’ine tekabül ediyor.
Medyada ve piyasada birçok firmanın ismi dolaşıyor, ama bakıyorsunuz haberin aslı yok. Ayrıca, konkordato ilan eden firma sayısı da abartıldığı için piyasada tedirginlik artıyor. Tedirginlik ise panik getiriyor. Gerek yeni düzenleme getirilmesi, gerekse başvuru sayısındaki azalma sonucu gelinen noktada panik havası yumuşadı. Öte yandan konu, gerçekten konkordatoya ihtiyacı olan veya olabilecek firmaların gündeminde kalmaya devam ediyor. Farklı amaç veya niyetleri olan kişi ve kuruluşlar bir nebze de olsa geri adım atmış durumda.
YARARI DA VAR ZARARI DA
Konkordatonun temel amacı, zor durumda olan firmayı korunma altına alarak, alacaklıları da mağdur etmeden yeni ödeme planları yaparak firmaları yaşatmaktır. Burada niyet ve ihtiyaç önemlidir.
Öncellikle konkordato isteyen firmanın ekonomik olarak zor durumda olduğunun doğru tespit edilmesi ve ilgili firmanın iyi niyetli olması önemlidir.
Yararları: Zor durumdaki firmaya nefes aldırarak, eski borçlarını kanunen koruma altına alıyor. Firma, bu sayede yeni borçlarını düzenli ödeyerek sağlıklı üretim/satış sonucu elde ettiği kar ile eski borçlarını da zamanı gelince ödeyerek alacaklıları fazla mağdur etmemiş oluyor. İşçi alacakları hariç bazı borçlarını anlaşarak iskontolu veya yapılandırarak ödeme imkanı bulabiliyor. Sürecin olumlu olması halinde firma iflastan kurtulup bir süre sonra eskisi gibi yoluna devam edebiliyor. Aksi halde, iflas ederse mağduriyet iki tarafa da ağır faturalar çıkarabiliyor.
Zararları: Konkordato ilan eden firmanın ismi piyasada duyulduğunda, itibar kaybının yanı sıra müşteri kaybı ve hammadde tedarikinde sıkıntı yaşayabiliyor. Kredi kuruluşları da bu firmalara iyi gözle bakmamaya başlıyor. Sürecin kötü yönetilmesi veya mahkemeye sunulan ön projede sunulan taahhütlerin gerçekleşmemesi halinde, süre sonu beklenmeden ara karar ile şirketin iflası da istenebiliyor.
Sonuçta, konkordato zor durumda olan iyi niyetli borçlular için ihdas edilmiş olumlu bir uygulama. Bir anlamda irtifa kaybetmiş bir uçağın başarılı bir pilot marifetiyle tehlikeyi atlatıp rotasına girerek yoluna devam etmesidir. İyi yönetilmeyen veya kötü niyetli borçlular içinse kontrolden çıkmış bir uçağın bir yerleşim yeri üzerine düşürülerek yerleşim yerindeki mala ve insanlara zarar vermesi olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, gerek konkordato isteyen firmaya ve gerekse konkordato komiserlerine büyük sorumluluk ve görev düşüyor.