Enflasyon bilgileri her ay periyodik olarak TÜİK tarafından açıklanmaktadır ama açıklanan enflasyon oranları gerçeklerden maalesef uzaktır. Ancak bir devlet kurumu olduğu için inanmak, güvenmek, hesaplarımızda bu kurumun verilerini esas almak durumundayız.

Örneğin Haziran ayında TÜİK tarafından yıllık TÜFE oranı %71, işlenmemiş gıda enflasyonu ise %79 olarak açıklandı. Fakat vatandaşın yaşadığı gerçek enflasyon ise bu oranların iki katına yakındır. Bunun dışında bir de ekonomi bilim insanlarından oluşan enflasyon araştırma grubu ENAG ise her dönem TÜİK in neredeyse iki katı veya daha yüksek oran açıklamaktadır. Biz yazımızda TÜİK ve gerçek enflasyon oranlarını baz alacağız.

Gıda enflasyonunun sürekli yüksek seyretmesi konusunda yazılı ve görsel basında birtakım izlenimler yapmaktayız ama bunların bazılarının maalesef gerçekle ilgisi yoktur. Bahse konu olan özellikle aracıların yani hallerdeki komisyoncuların fiyatların artmasında fonksiyonu olduğu, tarım üreticilerinden aldıkları ürünleri üzerine kar koyarak sattıkları ve bu yüzden gıda fiyatlarının yükselmesinden bahsedilmektedir. Hâlbuki bu konunun gerçekle ilgisi yoktur.

Doğup büyüdüğüm şehir olarak Antalya’da yapılan tarım üretim faaliyetlerini ve satış koşullarını iyi biliyorum ve hatta günümüzde Antalya ve Bursa’da komisyonculuk ve sebze meyve tüccarlığı yapan çok yakın akrabalarım halen aynı iş ile iştigal etmektedirler. Yazıya başlamadan önce çok yakınım bir tüccar ve komisyoncudan (Antalya halinden) çok değerli bilgiler alarak gerçeklerden uzaklaşmamaya özen gösterdim. Ayrıca ortaokul ve lise yıllarımda yaz aylarında ben de Antalya halinde işçi olarak çalıştım.

Hallerdeki sisteme gelecek olursak tarım üreticileri ekim dikim zamanı veya bazı dönemlerde zirai ilaç, tohum almak, traktör veya araç almak veya çocuğunu evlendirebilmek için ürün hasadında 3-5 ay önceden ürün satışında iş birliği yapabileceği komisyoncudan avans almakta bu avans ile tarlasını ekmektedir. Özellikle günümüzde parametrelerin sürekli değişiği aşikârdır ve komisyoncu finans maliyetine katlanarak üreticiye bedava kredi sağlamaktadır. Hasat zamanı geldiğinde ise üretici malını komisyoncuya satılması için getirmekte ve söz konusu ürün kaç TL ye satılırsa komisyoncu %8 komisyon geliri elde etmektedir. Malın üzerine kar koyarak satılması asla söz konusu değildir. Ayrıca satılan malın tutarı üzerinde hal rüsumu adı altında devlet vergi almaktadır ve çiftçiden kesilen miktar yaklaşık olarak %13 civarındadır.

Burada hallerin özelliğinden de bahsetmekte fayda var. Antalya ve Mersin halleri arz ve talebin birlikte olduğu; İstanbul ve Bursa hallerinde ise sadece arz olduğunun bilinmesi gerekir. Antalya haline gelen ürün genel olarak sebze ve meyve tüccarlarına satılırken diğer hallerde pazarcı ve marketçilere satılmaktadır. Antalya’da domatesi 1 TL ye alan bir tüccarın İstanbul’a sevkine kadar 1-12 TL masrafa katlanmaktadır. Yani domatesi bedava alsa bile İstanbul haline 12-15 TL ye ulaşacaktır. İşçilik, mazot, nakliye, ambalaj, kira, iletişim giderleri tüccar tarafından karşılanmakta ve İstanbul’da komisyoncuya gelmektedir. İstanbul’daki komisyoncudan da aynen Antalya’daki komisyon, hâl rüsumu gibi giderler tüccardan kesilmektedir. Yani komisyoncuların malın üzerine kar koyarak satış yapması diye bir şey asla söz konusu değildir. Tüccarların kazancı konusunda ise belli bir standart olmadığı gibi bazen zarar bile etmektedirler. Çünkü sevk ettikleri malın İstanbul’da veya diğer hallerde kaç TL ye satılacağı belli değildir. Ayrıca yaş sebze ve meyvenin çürüme, fire verme riskleri de söz konusu olabilmektedir.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi haller gıda sektörünün olmazsa olmazıdır. Fiyatların yüksek seyretmesinde en büyük etken üretim maliyetlerinin yani mazotun, gübrenin, zirai ilaçların, işçiliğin yüksek olması ve devletin aldığı vergilerdir.

Marketler konusuna gelince en önemli faktörlerden biri olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Benim çalıştığım yıllarda zincir marketler ürünleri sadece hallerden tedarik etmekteydiler. Ancak günümüzde hallerden değil istedikleri kişi veya kurumlardan ürün alabilmektedirler. Yani halden değil, direk üreticisinden tarla veya bahçe olarak çok daha ucuza alabilmelerine rağmen aldıkları avantajı tüketiciye yansıtmamakta piyasa koşullarına göre etiket yazarak sofralara ucuz ürün sunmaktan kaçınmaktadır. Yani gıda konusunda en çok kar elde eden işletmeler zincir marketlerdir. Hâlbuki üreticiden direk aldıkları avantajları tüketiciye sunmak suretiyle fiyatlarda denge sağlanmasında yardımcı olabilirler.

Kuru gıda ürünlerinde ise üretim yetersiz olduğundan birçok ürün ithal yoluyla gelmektedir ve bu son derece üzücü bir tablodur. Bizim Konya kadar yüzölçümü olan Hollanda dünyanın birçok ülkesine tarım ürünlerini ihraç etmektedir. Bizde ise sıkı ve sürdürülebilir bir tarım politikası olmadığı için dışardan tedarik etmek zorunda kalıyoruz ve yurt dışına döviz ödemek durumundayız. Hatta ve hatta fiyat rekabeti için bazı dönemlerde bazı ürünlerin vergilerini sıfırlamaktayız.

Devletin çiftçiye verdiği birtakım destekler olduğu gerçektir ama demek ki verilen destekler yetersiz kalmakta ve tekrar gözden geçirilmesinde fayda olacağı kesindir. Öncelikle tarım üreticilerinin maliyetlerinin düşürülmesi gerekir. Bu konuda ilk akla gelen önlem çiftçinin olmazsa olmazı olan mazot, gübre, zirai ilaç, tohum gibi gereksinimlerinden KDV ve ÖTV alınmamalıdır.

Aşağıda yeniçağ gazetesinden aldığım konu TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın konu ile ilgili haberi paylaşıyorum.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar üretici ile marketler arasındaki fiyat farkının bazı ürünlerde 4 katı çıktığını açıkladı. Bayraktar'a göre en çok fark yüzde 420 ile havuçta olduğunu duyurdu.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'dan üretici marketler arasındaki dikkat çeken fiyat farkı oranlarını açıkladı.

Bayraktar, kuru soğan, domates ve kuru kayısıda yaşanan sorunlar ile üreticilerin beklentilerini ve temmuz ayı üretici market arasındaki fiyat değişimlerini yaptığı basın açıklamasıyla değerlendirdi.

Üreticinin sorunlarına değinen Bayraktar, “Kuru soğan, domates ve kuru kayısı ürünlerinde üreticilerimiz pazarlama sorunu yaşıyor” vurgusu yaptı.

Kuru soğanın geçen yıl temmuz ayında 6,5 liradan satıldığını ifade eden enflasyon girdi fiyatlarındaki artışa rağmen yüzde 6 azalarak, 6 liradan soğanın üreticiden çıktığını ve bu durumun da üreticiyi zarara soktuğunu ifade etti.

Temmuz ayında üreticiyle market arasındaki fiyat farkının yüzde 420,5'la havuçta görüldüğünü söyleyen Bayraktar, limonda yüzde 328,9 ile limon yüzde 328,6 elma, yüzde 313,9'la kuru incirde görüldüğünü söyledi.

Bayraktar'a göre tüketiciden çıkan havucun 5,2 kat, limon ve elmanın 4,3 kat, kuru inciri 4,1 kat, kuru kayısı 3,9 kat fazla fiyata satıldı.

Şemsi Bayraktar yaptığı açıklamada şunları da söyledi; “Temmuz ayında fiyatı en fazla artan ürün markette limon, üreticide yumurta olurken, fiyatı en fazla düşen ürün ise hem markette hem de üreticide karpuz oldu. Temmuz ayında markette 37 ürünün 13’ünde fiyat artışı, 24’ünde fiyat azalışı oldu.

Markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 36,2 ile limon oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 32,9 ile elma, yüzde 13,9 ile yumurta, yüzde 12, 6 ile maydanoz takip etti. Markette fiyatı en fazla azalan ürün ise yüzde 42,4 ile karpuz oldu. Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 27,8 ile patates, yüzde 25,5 ile Antep fıstığı, yüzde 21,2 ile kabak izledi.”

Üreticide en çok düşüşün Karpuzda görüldüğün belirten Bayraktar "Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 33,3 ile kabak, yüzde 29,4 ile havuç, yüzde 21,4 ile kuru kayısı izledi. Üreticide en çok fiyat artışı yüzde 25,5 ile yumurtada görüldü. Yumurtadaki fiyat artışını yüzde 13,5 ile yeşil soğan, yüzde 10,8 ile marul izledi.” dedi.

Temmuz ayında üreticide 29 ürünün 7’sinde fiyat artışı olduğun belirten Bayraktar, 13’ünde fiyat düşüşünün görüldüğü, 9 üründe ise fiyat değişimin olmadığını söyledi.

Bayraktar üreticideki fiyat değişimlerinin nedenini ise şöyle açıkladı

“İklim değişikliğinden kaynaklanan aşırı sıcaklar ve şiddetli yağışlar birçok sektörü olduğu gibi tarım sektörünü de olumsuz etkiledi. Aşırı sıcaklar tarım ürünlerinde hasara ve verimde kayıplara neden oldu. Yeşil soğan, marul, yeşil fasulye ve maydanozda yaşanan fiyat artışı arzdaki azalmadan kaynaklandı. Yeşil mercimeğin fiyatı yeni sezon ürünü olmasından dolayı yükseldi. Karpuz, kabak, salatalık ve sivri biberde yoğunlaşan hasatla birlikte ürün arzındaki artış fiyatların düşmesine neden oldu. Havuçta talepteki azalma fiyatın düşmesine neden oldu. Üreticide en çok düşüşün Karpuzda görüldüğün belirten Bayraktar "Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 33,3 ile kabak, yüzde 29,4 ile havuç, yüzde 21,4 ile kuru kayısı izledi. Üreticide en çok fiyat artışı yüzde 25,5 ile yumurtada görüldü. Yumurtadaki fiyat artışını yüzde 13,5 ile yeşil soğan, yüzde 10,8 ile marul izledi.” dedi.

Sonuç olarak gıda fiyatlarının yüksek seyretmesini asıl sebepleri; üretim girdilerinin ve vergilerin yüksekliğidir.

Kaynak: Ekonomim.com | Zafer Özcivan Ekonomist-Yazar