Zor bir ekonomide kur, faiz ve enflasyon gibi birçok belirsizlik içinde bu planlamaları yapmak oldukça kıymetli oluyor. Bununla birlikte, Orta Vadeli Program (OVP)’da çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Birçok niyeti içeren bu programda dış ticaret anlamında yeni bir durumun olmadığını söyleyebiliriz. Ayrıca, bir önceki OVP’de yer alan Gümrük Kanunu’nun yenilenmesine de bir vurgu yapılmadığı görülüyor. Dış ticaret hacmimizin 500 milyar dolara yaklaştığı ve 2000’li yıllardan bu yana dış ticaret içeriğinin ve tekniklerin değiştiğini düşündüğümüzde, mevcut kanunun yeterli olmadığını ifade edebiliriz.
Diğer taraftan, ağustos ayı itibarıyla dış ticaret rakamlarımız açıklandı. Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan bültene göre; 2024 yılı ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre ihracat %2,4 oranında artışla 22 milyar 63 milyon dolar, ithalat %10,8 oranında azalışla 26 milyar 991 milyon dolar; 2024 yılı ocak-ağustos döneminde ise ihracat %3,9 oranında artışla 170 milyar 801 milyon dolar, ithalat %8,7 oranında azalışla 225 milyar 666 milyon dolar olarak gerçekleşti. İthalattaki azalma nedeniyle dış ticaret hacminde azalış olduğu görülüyor. İhracattaki artışın devam etmesi ve ihracatın yıl sonu 260 milyar dolar civarında gerçekleşmesi beklentisi de artıyor.
Dış ticarette bu gelişmeler yaşanırken, diğer taraftan son dönemde Gelir İdaresi tarafından ithalatta ödenen ama indirilmemesi gereken KDV unsurları üzerine farklı yaklaşımları gözlemliyoruz.
Ne değişmişti?
24.11.2023 tarih ve 32379 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7846 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ekiyle, ithalatta gözetim uygulanmasına ilişkin mevzuat kapsamında, gözetim uygulamasına tabi malların Gümrük Beyannamelerinde beyan olunan ve tevsik edilemeyen tutarlar ile bu tutarlar nedeniyle doğan ve Katma Değer Vergisi matrahına dahil edilen her türlü vergi, resim, harç ve paylar dolayısıyla ödenen Katma Değer Vergisinin indirim hakkının artık olmayacağı belirtilmişti.
Diğer bir düzenleme ise ithalatta korunma önlemleri uygulamasına ilişkin mevzuat uyarınca, korunma önlemi olarak uygulanan Gümrük Vergisi ve/veya ek mali mükellefiyetler, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Mevzuatı kapsamında uygulanan dampinge karşı vergi ve telafi edici vergiler ile bu tutarlar nedeniyle doğan ve Katma Değer Vergisi matrahına dahil edilen her türlü vergi, resim, harç ve paylar dolayısıyla ödenen Katma Değer Vergisinin de indirim hakkı kaldırıldı.
Böylece, dış ticareti koruma amaçlı uygulamalar ile gözetim nedeniyle fiktif olarak eklenen tutarlar üzerinden ödenen ilave Katma değer Vergileri indirim konusu yapılamıyor. İthalatta ödenen bu KDV’ler, doğrudan şirketlere bir Gümrük Vergisi gibi ek maliyet olarak yansıyor. Sadece gözetim uygulaması nedeniyle artırılan gümrük kıymeti üzerinden ödenen KDV’nin değil, bu gözetim farkı nedeniyle artan Gümrük Vergisi, ÖTV, dampinge karşı vergi gibi diğer vergiler üzerinden ödenen KDV’nin de indirim konusu yapılamayacağı dikkate alındığında, yapılan bu son düzenlemenin maliyet etkisi daha da net anlaşılıyor.
Sorun nereden kaynaklanıyor?
Yapılan düzenleme, ilgili mevzuatlara atıf yapıyor. Gözetime ilişkin mevzuat çok net olduğu için bu konuda pek tartışma yaşanmıyor. Asıl tartışma, ithalatta korunma önlemleri uygulamasına ilişkin mevzuat uyarınca korunma önlemi olarak uygulanan vergiler konusunda yaşanıyor, çünkü koruma önlemi kapsamında olan mali yükümlülükler için detaylı çalışmaya ihtiyaç duyuluyor. Burada kapsama, ek mali mükellefiyetler ile ithalatta haksız rekabetin önlenmesi mevzuatı kapsamında uygulanan dampinge karşı vergi ve telafi edici vergiler giriyor. Ancak bunun için bir alt düzenlemeye ya da gümrük ile ilgili uzmanlığa ihtiyaç duyuluyor.
Son dönemde Gelir İdareleri KDV beyanname kontrolü yaparken, kapsama girmeyen bazı vergilerin dahil edilip edilmediğini de sorguluyor. Örneğin, İlave Gümrük Vergileri (İGV) bunların arasında. İGV’ler bir Gümrük Vergisi olarak değerlendirildiği için korunma önlemi kapsamına girmiyor. Bu kapsamdaki ödenen vergilere tekabül eden KDV indirim konusu yapılabiliyor. Ancak, yerel idarelerde bir ilave açıklama notu olmadığı için farklı yorumların yapıldığı görülüyor.
İthalat Vergileri, koruma önlemleri, gözetim, ticaret politikaları gibi birçok kavram gümrük tekniğinde de farklı yorumlara neden olabiliyor. Temelde, Gümrük İdaresi tarafından tarh; kabaca takip ve tahsil edilen vergi veya önlem ithalat vergisi olarak tabir edilebilir. Ancak, hangi verginin ya da önlemin koruma önlemi ya da ticaret politikası önlemi olduğu özel bir araştırma yapılmadan tespit edilmesi çok kolay olmuyor. Bu nedenle de GİB’de bu yönde karışıklık olması oldukça normal.
Ne yapılmalı?
Düzenleme, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılıyor. Ancak hem mevzuat hem de uygulama Ticaret Bakanlığı tarafında. Maalesef bu düzenleme yapıldığından beri bu zamana kadar, kapsama giren vergilerin neler olacağına ve indirilemeyecek KDV matrahının nasıl tespit edileceğine ilişkin ilave bir düzenleme yapılmadı. Bu durum mükellefleri, zaman zaman KDV Beyannamesinin sorgulanması ve yersiz indirim konusu yapıldığı iddiasıyla karşılaşılması gibi durumlarla baş başa bırakıyor. Bu bağlamda, Gümrük Beyannamesi üzerinden bu kapsamda ayrı bir hesaplama gerçekleştirilmesi adına bir düzenleme yapılması bu tartışmaların da önüne geçecektir.
Yapılan değişikle, bu kapsamda ödenen ve ödenmiş bu tutarlara tekabül eden KDV’nin indirim konusu yapılmamasının aslında bir ithalat vergisi olduğu açıkça anlaşılıyor. Bu yaklaşım ne KDV ne de dış ticaret tekniği ile bağdaşmıyor. Korumacılık ya da ithalatı azaltma adına yapıldığı anlaşılan bu düzenlemelerin evrensel korumacılık uygulamalarından da ayrıştığını söyleyebiliriz. Ayrıca, bu kapsamda olan gözetim uygulamasının amacı, belirli bir eşyanın ithal seyrinin kamu otoritesince izlenmesiyken, bu uygulama ile net bir vergi yüküne yol açılması uygulamanın amacıyla örtüşmüyor. Bu nedenle de bu yöndeki bakış açının bir kez daha gözden geçirilmesi gerekiyor.
VergideGündem | Sercan Bahadır