Tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de enerji politikaları sık sık tartışılmaktadır. Bunun gerekçesi enerji, belirsizliklerle dolu bir olgu olup çok önemli bir stratejik konudur.
Enerji tüketimi ülkelerin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmesinin (kalkınmasının) tespit edilmesinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü enerji tüketimi ülkelerin iş yapma (üretim) kapasitesi olarak değerlendirilmektedir.
Ülkenin ve enerji sektörünün yönetimini üstlenenler tüm üretici ve tüketicilere ekonominin gereksinim duyduğu enerjiyi yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli, çevreyle uyumlu ve güvenilir bir şekilde arz etmeyi temel bir enerji politikası olarak görmek ve uygulamak zorundadır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) tarafından Türkiye’nin enerji politikası da “ülke enerji ihtiyacının amaçlanan ekonomik büyümeyi gerçekleştirecek, sosyal kalkınma hamlelerini destekleyecek ve yönlendirecek şekilde, zamanında, yeterli, güvenilir, ekonomik koşullarda ve çevresel etkileri de göz önüne alınarak sağlanması” olarak belirlenmiştir. (ETKB 2006)
Son döneme kadar, ülkemizde enerji sektörü içindeki pazarları kendisinin kontrol edemiyor olması ve bu pazarların güçlendirilmesi için, alınan karar ve programlara üniversitelerin ve diğer AR-GE kuruluşlarının yeterince entegre olmaması ve katkıda bulunamaması hükümetlerin rolünü azaltmaktaydı. Oysa ki; enerji sektörünün serbestleşmesi açısından Elektrik Piyasası, Doğal gaz Piyasası, Petrol piyasası gibi yasalar çıkarılmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) gibi bağımsız bir kurul kurulmuştur. Enerji sektörü ile ilgili Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) yasası, Yenilenebilir Enerji Yasaları çıkarılarak yürürlüğe konulmuştur.
Bugüne kadar enerji piyasasında bütün bu yapılanlara rağmen, mevzuat alanında pek bir eksikliğin olmadığı anlaşılmakta, hükümetten hükümete değişen (değiştirilmek durumunda bırakılan) politikalar sebebiyle uygulamada başarılı olunamadığı görülmektedir.
Halbuki bol ve ucuz enerji yabancı devlet yardımlarına daha az gereksinim, daha az dışa bağımlılık ve ülke insanının refah düzeyinin artması demektir.
Kaldı ki “bir ülkenin bağımsızlığını tam manasıyla ilan etmek istemesi, kendi enerji kaynaklarını kendisinin kontrol edebiliyor olmasına” bağlıdır.
Bugün Çin, Hindistan ve Pakistan gibi ülkeler özellikle nükleer enerji sayesinde ekonomik özgürlüklerini kazanma yolunda ilerlemektedirler.
Ülkelerde enerji üretimi ve arz güvenliğinde yerli teknoloji yetersiz kalıyor ve enerji arzı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına değil de ağırlıkla ithal kaynaklara dayanıyor ise maalesef bu ciddi bir soruna dönüşmektedir.
Bugüne kadar ülkemiz toplam enerji tüketiminin ancak dörtte birini yerli kaynaklardan kalan kısmını ise ithalat yoluyla karşılayabilmiştir.
Ekonomide yeni bir döneme girildi. Enerji sektörü yeni dönemde kilit rol oynayacak :
Ülkemizde bu güne kadar enerji arzının ithalata dayanması, yabancı dış kaynağa dayalı ekonomi modelinin uygulanması, dünya ekonomisinde dış borçlanmanın güçleşmesi, sektörün giderlerinin döviz cinsinden olması, her geçen gün kendini farklı hissettiren jeopolitik riskler neticesinde Türkiye ekonomisi, sorunlara maruz kalmaktadır.
Bu nedenle Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılıktan kurtulabilmesi için yatırımların hızlandırılması ve mevcut kaynakların daha verimli kullanılması için yerlileştirme çabalarına hız verilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Tabi ki bunu enerji tekelini elinde bulunduran ülkeler (şirketler) istemeyecektir.
Örneğin; AB ülkeleri Türkiye’yi doğu, güney ve kuzeyimizde yer alan petrol ve doğal gaz zengini komşu ülkelerin enerji kaynaklarının kendi ülkelerine boru hatlarıyla ulaştırılmasında bir geçiş ülkesi görmek istemektedir. Türkiye ise bu tür boru hatlarından gelen petrol ve doğalgaz gazdan artan enerji ihtiyacının bir kısmı ile arz güvenliğini sağlamayı ve geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla başlanan; TANAP, 1 Temmuz itibarıyla Azerbaycan'ın Şah Deniz-2 sahasından çıkan doğal gazı Türkiye-Yunanistan sınırında Trans Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı'na (TAP) vermeye hazır hale geldi. TAP'ın tamamlanmasının ardından, Azerbaycan gazı gelecek yıldan itibaren Avrupa pazarlarına ulaşacak.
Böylece, Türkiye-Yunanistan sınırında TAP ile birleşen TANAP, Türkiye, Orta Doğu ve Avrupa'nın en uzun ve en geniş çaplı doğal gaz boru hattı unvanına sahip oldu. (Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, (TANAP) projesinin amacı, Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz 2 Gaz Sahası ve Hazar Denizi’nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gazın öncelikle Türkiye’ye, ardından Avrupa’ya taşınmasıdır)
Bugün dünyada kesintisiz enerjinin sağlanması için ticari, politik hatta askeri çabalar gösterilmektedir.
Türkiye'nin yeni ekonomi programında enerji politikaları şöyle belirlendi: Yenilenebilir enerjiye yönelik çalışmaları hızlandırmak. -Kömür madenleri ve kömüre dayalı termik santrallerin artırılması. -Kömür yatırımlarına destek ve teşvik. -Alım garantisinin güçlendirilmesi. -Ayrıca Orta Doğu, Orta Asya, Doğu Akdeniz, Afrika ve diğer potansiyel kaynaklardan sürdürülebilir doğalgaz temin edilmesi.
Yeni Ekonomi Programında (YEP) enerji sorununun çözümü için (yerlileştirmede) fosil yakıt olarak kömür yeniden öne çıkarken ‘Güneş’ten elektrik üretiminde hızlanan yerli-yabancı yatırımlarla sonuç alabileceğimiz kanıtlandı.
Doğal gazda ithalata bağımlılığının azaltılması amacıyla ‘Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesi, Kuzey Marmara Doğal Gaz Depolama Projesi gibi projelere başlanmış bulunmaktadır. Nükleer enerji sektörüne gecikmeyle ve 3 proje ile girildi. Projelerden biri Akkuyu Nükleer Santrali, diğeri Sinop Nükleer Güç Santrali. Üçüncü santral için ise yer belirleme çalışmaları sürüyor.
Yeni dönemde Türkiye’nin, dış ticaret açığını düşürmeye odaklanacağı, bu durumda da enerji sektörünün Türkiye ekonomisi için kaldıraç görevi göreceği, gelecek on yılda bütçede 55 milyar dolar açık verdiği enerji sektöründe ancak yerlileştirme hareketiyle başarıya kavuşabileceğini düşündüğü anlaşılıyor.
Son söz; görünen o ki politika doğru. Geç kalmış olsak da milli (yerli) enerji hareketini destekleyici stratejilerin hayata geçirilmesiyle dışa bağımlılığın azalacağı, kendine yeten ve güçlü bir Türkiye modelinin ortaya konmasına çalışılmaktadır.
Özkan ÇİNAR
Mali Müşavir/SPK Denetçisi
Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)