MEVZUAT köşesi yazmak kolay değil. Mevzuatı günlük takip etmek, doğru yorumlamak, okuyucunun beklentilerine cevap verebilmek gibi zorlukları var. Ancak, devamlı mevzuat yazarak okuyucuyu da sıkmamak gerekiyor. Yazdığınız mevzuat vergi ağırlıklı ise daha da sıkıcı olabiliyor. Bu hafta mevzuat dışı birkaç konuya değinmek istedim.
VAR İLE MAÇLAR ARTIK DAHA MI ADİL?
Futbola bu yıl kazandırılan ve ligimizde de resmi olarak bu sezon kullanılan Videolu Hakem Uygulaması (VAR) tartışmalı pozisyonlara daha doğru kararlar vermek için hakemlere yardım eden sisteme verilen isim. Her ne kadar Dünya Kupası’nda tartışmalı pozisyonların bir kısmı VAR’la dahi çözülememiş olsa da günümüzde oluşan futbol kavgalarının veya tartışmalarının büyük çoğunluğu artık VAR ile çözüm buluyor. Stat çatılarına yerleştirilen yüksek kare çekim özelliğine sahip kameralar, topun hareketlerini kayıt altına aldığı bu bilgisayar sisteminde, topun çizgiyi geçip geçmediği bilgisini 1 saniye içerisinde hakemin kol saatine titreşimli olarak gönderebilecek. VAR sisteminde, kontrol odasındaki iki hakemden biri maçı analiz edip, gerektiğinde hakeme bilgi verirken, diğeri de oyunu takip edebilecek. Kontrol odasından gelen bilgi üzerine, maçı yöneten hakem saha kenarındaki ekrandan pozisyonu izledikten sonra kararını verebilecek. Çoğumuz hafta sonlarını dört gözle bekleyip, yorgunluğumuzu hafta sonu maçlarını izleyerek gidermek istiyoruz. Ancak, her zaman böyle olmuyor, bazı sporseverlerin takımı yenilince ve buna da VAR tartışması eklenince bu defa yeni haftaya yeni streslerle giriyor. VAR sistemi, beraberinde yeni tartışmalar da getirdi. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da hakem hatalarının can yaktığı, skora etki ettiği, hatta küme düşme ve şampiyonluklarda rol oynadığı görülüyor. Uygulamaya destek veren çok sayıda spor adamı ve yorumcusuna karşılık, bu uygulamanın futbolun doğasına aykırı olduğunu iddia ederek, uygulama ile oyunun durduğunu ve soğuduğunu ileri sürenler de bulunuyor.
KİME RİCA, KİME ARZ EDİLİR?
Resmi kurumlarla yapılan yazışmalar ve gerçek veya tüzel kişiler arasında yapılan yazışmalarda nerede “rica” edilir, nerede “arz” edilir noktasında, çoğu zaman hatalı yazışmalar veya hitaplar söz konusu oluyor. Doğru olanı;
a) Yazışma yapan makamlar arasındaki hiyerarşi yönünden, alt makamlara “Rica ederim”, üst ve aynı düzeydeki makamlara “Arz ederim” ibaresiyle bitirilmeli.
b) Üst, aynı düzey ve alt makamlara birlikte dağıtımlı olarak yapılan yazışmalarda “Arz ve rica ederim.” ibaresiyle bitirilmeli.
c) Gerçek kişileri muhatap yazışmalarda “Saygılarımla”, “İyi dileklerimle” veya “Bilgilerinize sunulur” ibareleriyle bitirilmeli. Bu ve benzeri konuları, detaylı merak edenlerin “Resmî Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliği” okumalarını öneriyoruz.
YETERİ KADAR VE FARKINDALIK
Başarının birçok kural/kaidesi vardır. Bunlar içerisinde önemsediğim, ancak çoğu zaman ihmal edileni “yeteri kadar” ve “farkındalık”dır. Başarının sınırını veya ölçüsünü iyi bilmek ve tüm bunların farkında olmak çok önemlidir. Bu yaklaşımı birçok konu için test edebilir veya sorgulayabiliriz. Ancak, güncel sorunumuz olan ekonomik krizlerin veya sorunların yarattığı kayıplar sorgulandığında, altında hırs, israf, sınır ve kural tanımamak ile farkında olmamak yatıyor. Bu yaklaşım ve tespit, tüzel kişi dediğimiz kurumlar ve gerçek kişi dediğimiz tüm bireyler için de geçerlidir. Kurumlar gibi bireyler de muhasebesini yapmalıdır. Muhasebe, kişi veya kurumlarda “yeteri kadar”ın ölçüsünü belirler ve “farkındalık” yaratır. “Ne zamanki ekonomik sorunlar başlıyor, kurumlar o zaman kriz yönetimini gündeme getiriyor, bireyler ise aile içerisinde tartışıyor. Geç olunca da sonuç çoğu zaman iflaslara gidiyor, bunun sonucu olarak da sosyal sorunlar yaşanıyor. Depremler kaçınılmazdır, önemli olan deprem olmadan tedbirleri almaktır. Atasözü ne güzel söylemiş, “Güvenme varlığa düşersin darlığa”, Yeni bir yazıda buluşmak üzere iyi haftalar…
Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir