Her ne kadar kıdem tazminatına esas sürenin ve ücretin hesabında, Mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14 üncü maddesinde; “… işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir” hükmü yer alsa da, işçinin bir dönem kısmi süreli iş sözleşmesi ile bir dönem de tam süreli iş sözleşmesi ile çalışma yapması durumunda her iki dönem birbirinden ayrıştırılarak hesaplama yapılmalıdır.
Elbette ki, kıdem tazminatı hesabında esas alınacak ücret, işçinin son brüt ücretidir. Bu ücretin tespitinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32 nci maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler kıdem tazminatı hesabında dikkate alınır. İşçiye sağlanan özel sağlık sigortası yardımı ya da hayat sigortası pirim ödemeleri de para ile ölçülebilen menfaatler kavramına dahil olup, tazminata esas ücrete eklenmelidir. Satış rakamları ya da başkaca verilere göre hesaplanan prim değişkenlik gösterse de, kıdem tazminatı hesabında genişletilmiş ücret kavramı içinde değerlendirilmelidir[1].
Bu kapsamda, işçi ister tam süreli iş sözleşmesiyle çalışsın isterse kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışsın kıdem tazminatı hesabında esas alınacak ücret, işçinin son brüt ücreti olmalıdır. Ancak, işçinin aynı işyerinde bir dönem kısmi süreli bir dönem de tam süreli iş sözleşmesiyle çalışması durumunda mutlaka her iki dönem birbirinden ayrıştırılarak hesaplama yapılmalıdır.
Nitekim Yargıtay uygulamasına göre de, “Taraflar arasındaki uyuşmazlık kıdem tazminatına esas ücretin tespiti noktasındadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının tazminata esas ücretinin günlük brüt 4,87 TL olduğu kabulü ile tüm çalışma dönemi için kıdem tazminatı hesabı yapılmıştır. Dosya kapsamında yer alan, hizmet tespitine ilişkin Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.01.2015 tarihli ve 2015/118 esas 2015/1552 karar sayılı onama ilamı ile kesinleşen … 6. İş Mahkemesinin 2014/274 esas sayılı kararı ile davacının, davalı işverene ait işyerlerinde 28.10.2005 – 31.03.2009 tarihine kadar full-time çalışma esasına göre ayda 30 gün üzerinden tam çalıştığı, 01.04.2009 tarihinden işten çıkışının gösterildiği 21.02.2011 tarihine kadar da part-time esasına göre Kuruma bildirilen gün sayıları kadar çalıştığı anlaşıldığından, davacının davalı işveren … Sosyal Hizmetler Tur. Tic. San. Ltd. Şti.ne ait 1252740.35 sicil sayılı işyerinde, 28.10.2005 – 25.05.2010 tarihleri arasında asgari ücretle 1311 gün çalıştığı, 905 günlük çalışmasının Kuruma bildirildiği, 406 günlük çalışmasının bildirilmediğinin tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre; davacının kısmi süreli olarak çalıştığı 01.04.2009 tarihinden sonraki dönem için son günlük brüt 4,87 TL ücretin; tam süreli çalıştığı 01.04.2009 tarihinden önceki dönem için ise fesih tarihindeki (2011 yılı birinci altı aylık döneme ilişkin) aylık brüt asgari ücret miktarı olan 796,50 TL’nin tazminata esas ücretin tespitinde baz alınarak hesaplama yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 15.04.2019 gününde oybirliği ile karar verildi”[2].
Sonuç olarak, Yargıtay uygulamasına göre, işyerinde bir dönem kısmi süreli bir dönem de tam süreli çalışan işçinin kıdem tazminatı son ücreti üzerinden tam süreli çalıştığı süreye ilişkin olarak bir hesaplama yapılmalı; kısmi süreli çalıştığı dönem için de ayrı bir hesaplama yapılmalıdır. Başka bir deyişle, işçinin bir dönem kısmi süreli iş sözleşmesi ile bir dönem de tam süreli iş sözleşmesi ile çalışma yapması durumunda her iki dönem birbirinden ayrıştırılarak hesaplama yapılmalıdır.
[1] Y9HD.08.06.2021 T.,E. 2021/5745, K.2021/10001 Legalbank.
[2] Y22HD.15.04.2019 T.,E. 2017/21520, K.2019/8717 Legalbank.